arkeoloji dunyası
Mersin Üniversitesi Arkeoloji Bölümü

ARKEOLOJİ DÜNYASI

ARKEOLOJİ ETKİNLİKLERİ

ARKEOLOJİ BELGESELLERİ

ARKEOLOJİ HABERLERİ

arkeoloji haber arşivi

ARKEOLOJİ KAZI HABERLERİ

ARKEOLOJİ KAZILARI

 

ANTİK BÖLGELER

ANTİK KENTLER

ANADOLU UYGARLIKLARI

MÜZELER

TARİH ÇAĞLARI

MİTOLOJİ

Tanrılar-Tanrıçalar-Kahramanlar ve Atrübüleri

ARKEOLOJİ SÖZLÜĞÜ

ARKEOLOJİ MAKALELERİ

 

ARKEOLOJİ KİTAPLARI

ARKEOLOJİ GEZİLERİ

İST. ARK. MZ. SEMİNERİ

 

ARKEOLOJİ GEZİLERİM

ARKEO DOSTLAR

ARKEO İLGİNÇ

SÖZ SİZDE

MESAJINIZ VAR

YEREL ARAŞTIRMACILARIMIZ

ARKEOLOJİ HOCALARI

ARKEOLOJİ SİTELERİLİNKLERİ

 

Arkeoloji bölümü Akdeniz bölgesinin doğu kesimlerinin arkeolojik önemi gözönüne alınarak 1992 yılında kurulmuştur. Akademik ve teknik altyapısını sağladıktan sonra, 1998 yılında öğrenci almaya başlayan Arkeoloji bölümünün başkanlığını kurulduğundan bu güne Prof. Dr. Serra Durugönül yapmaktadır.
Bölümde bir Profesör, iki Doçent, üç Yardımcı Doçent, iki Araştırma Görevlisi, iki Öğretim Görevlisi ve bir Okutman görev yapmaktadır. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunun 35. maddesi ile Ege Üniversitesinde ve Ankara, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde olmak üzere doktora yapmakta olan dört Araştırma Görevlisi bulunmaktadır.
2002 yılından itibaren Yüksek Lisans eğitimi de vermekte olan Arkeoloji bölümü şu an altı yüksek lisans öğrencisine de sahiptir.
Bölümümüz kadrolarında görev yapan öğretim elemanları uzmanlık alanlarına göre belirlenerek göreve başlamışlardır. Arkeoloji bilimi için gerekli olan temel derslerin yanısıra, uzmanlık alanlarının bilgilerini lisans ve lisansüstü aşamalarda aktaran öğretim elemanlarımız programın zenginleşmesini sağlamaktadırlar. Bölümde, hem Latince, hem de Eski Yunanca derslerinin verilmesi, Bölümümüzün uluslararası bir niteliğe sahip olmasını sağlamaktadır. Bölümümümzde bir yıl zorunlu Almanca hazırlık sınıfı bulunmaktadır.
Klasik Arkeoloji kapsamına giren Yunan ve Roma Medeniyetinin mimarisi, heykeltraşlık sanatı, seramikleri ve diğer günlük hayata yönelik küçük buluntuları detaylı olarak ders programımızda irdelenirken bu verilerin dönemin tarihi, siyasi ve sosyal gelişmesi, ayrıca felsefesi ile birlikte ele alınmasına dikkat edilmektedir. Sadece daha önceki (Protohistorya) ve daha sonraki (Erken Hıristiyanlık ve Bizans) çağlar da ders programımızda irdelenmektedir.
Ayrıca çok az araştırılmış olan bölge arkeolojisi (Kilikia) Bölümümüz kurulduktan sonra uluslararası bilim düzeyinde literatürde yer almaya başlamıştır. Bölge ile ilgili dersler, geziler ve uluslararası sempozyumlar Bölümümüzün bu alanda öğrenci yetiştirmesini ve uluslararası düzeyde bilgi aktarımını beraberinde getirmektedir. Bu çerçevede, bölge arkeolojisi üzerine araştırmalar yapmak üzere Kilikia Arkeolojisini Araştırma Merkezi (KAAM) kurulmuştur.
Öğrencilerimizin teorik olduğu kadar pratik olarak da yetişmelerini sağlamak üzere kazılarda, yüzey araştırmalarında veya araştırma gezilerinde çalışma imkanı sağlanmaktadır. Ayrıca öğrencilerimizin kurduğu Arkeoloji Topluluğu da gerçekleştirdiği çok sayıdaki etkinlikle öğrencilerin eğitiminde rol oynamaktadır.

Bölüm Başkanı :
Prof.Dr. Serra DURUGÖNÜL

Bölüm Sekreteri
Meltem AKADAM

İLETİŞİM BİLGİLERİ
Adres :


Mersin Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Çiftlikköy Kampüsü 33342 MERSİN


Telefon :
0 324 3610001

AKADEMİK KADRO

Prof.Dr. SERRA DURUGÖNÜL sdurugonul@mersin.edu.tr


Doç.Dr. AYŞE EMEL ERTEN eerten@mersin.edu.tr


Doç.Dr. AYŞE AYDIN ayayse@mersin.edu.tr


Yrd.Doç.Dr. ÜMİT AYDINOĞLU uaydinoglu@mersin.edu.tr


Yrd.Doç.Dr. MURAT DURUKAN mdurukan@mersin.edu.tr


Öğr.Gör. NESİBE KARA nkara@mersin.edu.tr


Öğr.Gör. CEYHUN KÖZLEME ceyhunk@mersin.edu.tr


Arş.Gör. ERKAN ALKAÇ ealkac@mersin.edu.tr


Arş.Gör. ERCAN AŞKIN easkin@mersin.edu.tr


Okutman MURAT ÖZYILDIRIM muratozyildirim@mersin.edu.tr

 
Nagidos (Bozyazı)

İçel İli, Bozyazı İlçesi sınırları içinde yer alan Nagidos örenyerinde yapılan kazı çalışmaları T.C. Kültür Bakanlığı, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğünün izni ve Bakanlar Kurulu Kararı ile Prof.Dr. Serra Durugönül başkanlığında 1998-2002 yılları arasında yapılmıştır.



Nagidos, Orta Dağlık Kilikia'daki bir antik yerleşimdir. Anemurium'un 10 km. doğusunda, İçel İlinin, antik ismi Nagidos olan Bozyazı ilçesinin, bugün Paşabeleni diye adlandırılan tepesinin üzerinde akropolü, eteklerinde de nekropolü bulunmaktadır.



Nagidos antik kenti 2002 yılı kazı kampanyası

Mersin ili Bozyazı ilçesi sınırları içerisinde bulunan Nagidos antik kenti 2002 yılı kazı kampanyası 7 Temmuz- 7 Ağustos 2002 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. 5 yıldır sürdürülen kazılarda bu yılki çalışmalar kentin akropolünde ve güney yamaçtaki "yamaç evleri" kompleksinde yoğunlaştırılmıştır.



Akropoldeki çalışmalar, daha önceki yıllarda yapılan kazılarda da görülebilen savunma sisteminin doğu bölümünde, giriş olarak tanımladığımız, dört kule ile desteklenmiş olan bölgede yürütülmüştür.



Buradaki kule ve sur duvarlarının farklı dönemlerde tahribata maruz kaldığı ve bu tahribatların eskisinden daha sağlam şekilde onarılarak yeniden kullanıldığı anlaşılmıştır. İlk araştırmalar sonucunda savunma sisteminin en erken evresinin I.Ö. 5.y.y.'a, en geç evresinin ise I.Ö. 3. y.y.'a tarihlenebileceği düşünülmektedir. Özellikle Hellenistik dönemde eklenmiş olan 3 Numaralı kule, ihtişamlı mimarisi, diagonal mazgalları ve merdivenli girişi ile, bölgede bir başka örneği bulunmayan çok özel bir savuma yapısı durumundadır.



Paşabeleni tepesinin güney eteklerinde araştırmalar iki ayrı noktada sürdürülmüştür. İlk olarak, yine önceki yılların devamı olarak nitelenebilecek yamaç kompleksinin kazılmamış olan bölümleri açılmış ve bu kompleksin, çok odalı konutlardan meydana gelmiş bir insula olduğu ortaya çıkarılmıştır. Toplam üç adet konutun ön cephesi ve arka odalarının giriş bölümleri açılmıştır. Her iki ev arasında, tepenin zirvesine doğru yönelmiş olan dar sokaklar bulunmaktadır. Sokakların birinde ortaya çıkarılmış olan merdivenler, Priene'deki kent planını hatırlatmaktadır. Yamaç evleri olarak adlandırılan bu kompleks erken Hellenistik döneme, İ.Ö. 3. yy. başına tarihlenmiştir.



Bu tip bir kompleksin en meşhur ve en görkemli paralellerini Efes antik kentinde Roma dönemine ait yamaç evlerinde görmek mümkündür. Ancak Nagidos yamaç evleri, Efes örneklerinden en az 4 asır önce yapılmış olduklarından, arkeoloji literatüründe önemli bir yer tutacaktır.



Güney yamaçtaki bir diğer önemli çalışma, 2001 yılında tesbit edilmiş olan iki adet kavisli bloğun, ne tür bir yapı ile ilişkili olduğunu anlamaya yönelik olarak başlatılmıştır. Arazinin günümüzdeki sahibi tarafından yapılan teras duvarında kullanılmış olan bu blokların çevresinde yapılan temizlik çalışması sonrasında, blokların dört adet olduğu görülmüş ve bu alanda kazı başlatılmıştır. Yaklaşık bir metrelik toprak tabakasının altında sözü edilen kavisli taşlarla inşa edilmiş olan yuvarlak planlı bir anıta rastlanmıştır. Yapı taşlarının kalitesi, burada bir başka görkemli yapının daha bulunduğuna işaret etmekteyse de, yoğun tahribata maruz kalmış olması nedeniyle, ancak temel bazında üç taş sırasına ulaşılabilmiştir. Çevresindeki buluntularla bu anıtın da erken Hellenstik döneme tarihlenmesi mümkün olmuştur



Son olarak Nagidos'un yüzelli metre güneyindeki Nagidussa adasında yapılan kazı çalışmaları sonucunda ele geçen Bizans dönemine ait yoğun ve homojen seramik buluntular, adadaki savunma duvarlarının bu dönemde yapılmış olabileceğini ortaya çıkarmıştır.



2002 yılı Nagidos kazılarında ortaya çıkarılan küçük buluntular Mısır, Samos, Kıbrıs, Rhodos, Knidos, Soli, Milet ve Efes gibi antik dönemin önemli kentleriyle ticari bağlantılar kurulduğu yönünde ipuçları vermiştir. Arkaik, Klasik ve Hellenistik döneme ait seramik, sikke ve figürinlerin yoğun olarak ele geçmesi yalnızca Nagidos için değil, kültürel, sanatsal ve tarihi açıdan oldukça karanlık olan Dağlık Kilikia bölgesi için de büyük önem taşımaktadır. Sikkelerin dışında amphoralar ve bunların üzerindeki mühürler ise, antik dönem Akdeniz ticaretinin karanlık bazı noktalarının anlaşılmasına yönelik çok önemli ipuçları vermiştir.



Bu dönemin önemli buluntularından biri de, Mısır tanrıçası İsis'e ait bir bronz heykelciktir. Mısır dininin Nagidos'taki uzantısı yada yansıması olarak düşünülebilecek bu buluntu ilk ve tek örnek olması sebebiyle büyük önem taşımaktadır.



Başlıklar halinde anlatılan bu buluntuların, burada sözü edilmeyen diğer önemli buluntularla birlikte, önümüzdeki birkaç yıl içinde yayınlanabilmesi için gerekli çalışmalar sürdürülmektedir.

 

OLBA ARKEOLOJİK YÜZEY ARAŞTIRMALARI


Mersin - Silifke, Olba yüzey araştırmaları, T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı izni ile Mersin Üniversitesi Fen - Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü'nden Yard. Doç. Dr. Emel ERTEN başkanlığında, aynı bölümden Okt. Murat ÖZYILDIRIM ve beş öğrencinin katılımıyla yapıldı. Araştırmada Bakanlık Temsilcisi olarak Amasra Müzesi'nden Arkeolog Yeşim OZAN görev aldı.
Olba Arkeolojik Yüzey Araştırmaları 2001 yılında başlayarak her yıl düzenli olarak devam ettirilmektedir.
Çalışmalarımız, Mersin Üniversitesi Rektörlüğü tarafından maddi olarak desteklenmektedir. Üniversitemizden başka Uzuncaburç Belediyesi ve Silifke Müze Müdürlüğü’nün destek ve yardımları da son derece önemlidir. Ayrıca 2004 yılı çalışmalarımızda Olba tanıtım broşürümüzün basımını ve öğrencilerimizin Ankara – Mersin - Ankara yol ücretlerini Köksallar Seyahat Ltd. Şti. üstlendi. Toros İnşaat Ltd. Şti. de Olba araştırma evimizde kullanılmak üzere eşyalar verdi. Adı geçen kurumlara ve araştırmalarımız sırasında her zaman konukseverlik ve yardımlarını esirgemeyen Olba çevresinde yaşayan halkımıza da teşekkür ederiz.
Olba, Silifke - Uzuncaburç'un 4 km. doğusunda yer alır. Bu önemli yerleşim, ilkçağda Roma İmparatorluğu'nun Isauria eyaleti sınırları içinde bulunur. Diocaesarea (Uzuncaburç) bir dinsel merkez olarak karşımıza çıkarken, Olba yerleşik yaşama dair çok sayıda arkeolojik kalıntıların bulunduğu bir merkezdir.
Olba akropolisi (yaşam alanı) denizden yaklaşık 1150 m. ve egemen olduğu tarımsal bakımdan son derece verimli topraklara sahip ovadan yaklaşık 50 m. yüksekliktedir. Bugün akropolis, Akdeniz'e özgü maki toplulukları tarafından oldukça yoğun kaplanmış kayalık, sert engebeli bir araziden oluşur.
Olba'nın, Roma İmparatorluğu egemenliğinde en zengin dönemini geçirdiği arkeolojik kalıntılardan anlaşılabilir. Yerleşimin bütünü düşünüldüğünde özellikle mimari kalıntıların çoğunluğunun Roma imparatorluk dönemi ve Bizans'a yani İ. S. I. yüzyılla İ. S. V - VI. yüzyıl arasına ait olduğu görülür.
Olba'da, kalıntıları bugün de görülebilen Roma İmparatorluk dönemi yapıları vardır. Bunlar arasında, akropolisin doğusunda yer alan ve kente akropolisi kuzeyden dolaşarak gelen kanalla su getiren görkemli aquaeductus (su kemeri) yer alır. İlkçağda bu kemerden gelen sular, yönü Diocaesarea’ya doğru olan ve bugün bile görsel yönden etkileyici mimarisiyle Nymphaeum'a (anıtsal çeşme binası) ulaşırdı.
Bugün Olba'da tiyatro kalıntıları o dönem yerleşiminde tiyatro yapıtlarının sergilendiği bir mekanın varlığını gösterir. Bugün tiyatroya ait cavea (oturma sıraları) ve skene (sahne binası) kalıntıları görülebilir. Bu tiyatronun varlığı, Olba'da yaşayan halkın kültürel yaşamının zenginliğinin anlaşılması bakımından da önemlidir.
Olba akropolisi gezildiğinde bölgenin taş işçiliği bakımından çok önemli bir merkez olduğu görülür. Akropolis, jeolojik yapı bakımından ancak kaya mimarisine izin vermektedir. Bu nedenle Olba'da kaya mimarisinin en güzel örnekleri bulunur. Akropolis ve çevresinde bugün de bölgede önemli bir sorun olan su gereksinimi için Roma döneminde yapılan birçok sarnıç vardır. Bunlardan bazıları gerçekten etkileyici ve neredeyse Silifke Tekirambarı Sarnıcı'nın büyüklüğü ile karşılaştırılacak büyüklüktedir.
Hıristiyanlıkla birlikte Olba'nın yine önemini koruduğu görülür. Palaestina'da ortaya çıkan Hıristiyanlığın kuzeye, Syria (Suriye) ve Anadolu'ya doğru yayılmasıyla birlikte halkın Zeus Olbios Tapınağı nedeniyle dinsel olarak bağlı olduğunu düşündüğümüz Diocaesarea ile Olba'nın birbirinden bağımsız iki ayrı piskoposluk olduğu görülür. Olba ve Diocaesarea, geç Roma döneminde imparatorluğun Provincia Isauria (Isauria Eyaleti) içinde yer alır. Her iki piskoposluk da Provincia Isauria'nın başkenti ve Azize Thecla'nın yaşadığı yer olması nedeniyle Hıristiyanlığın en önemli yerleşimlerinden biri olan Seleucia Başpiskoposluğu'na bağlıdır.
Azize Thecla, Seleucia ve çevresindeki yerleşimler için oldukça önemli bir dini kişiliktir. Hıristiyanlığı yaymaya çalışarak çok tanrılı inanca karşı çıkar. Gösterdiğine inanılan mucizeler çeşitli erken Hıristiyanlık dönemi yazarları tarafından uzun uzun anlatılır. Bu yazarlardan Seleucialı Basileus'un İsa'nin Azize ve Martyri, Thecla'nın Yaşamı ve Mucizeleri adlı yapıtında kırk altı tane mucize içeren kısa anlatılar bulunur.
Bu mucizelerden biri Olbalı bir çocukla ilgilidir. Mucize XXIV'de, babasının adı Pardamius, dedesi Olbalı rahip Anatolius olan ancak metinlerde adı belirtilmeyen Olbalı çocuk görme güçlüğü çeker ve günden güne daha da kötüleşir. Çocuğun bakıcısı Thecla'ya dua ederek ondan çocuğu iyileştirmesini ister. Thecla bakıcının dileğini gerçekleştirir ve Olbalı çocuk mucizevi bir şekilde tekrar görmeye başlar.
Olba piskoposları, Hz. İsa'nın doğası üzerine (Kristolojik) yapılan tartışmalarla ilgili olarak düzenlenen konsillere katılır. Bu isimler konsillerin günümüze ulaşabilen katılımcı listelerinde vardır. Olba'nın bilinen ilk piskoposu olan Eusobius (Eusebius Olbiensis), toplam yüz elli piskoposun hazır bulunduğu I. Constantinopolis (Istanbul) Konsili'ne (381) katılır. Olba Piskoposu Poplius, yüz doksan üç piskoposun katıldığı bilinen I. Ephesus (Efes) Konsili'ne (431) gider.
Daha sonra Olba’dan Piskopos Diapherontius (episcopus civitatis Olbae) II. Ephesus Konsili'ne (449) ve doğu Hıristiyanlığı ile batı Hıristiyanlığının birbirinden ayrılışına neden olan Chalcedon (Kadıköy) Konsili'ne (451) katılır. adı bilinen bir başka Olba Piskoposu Paulus (Paulus episcopus), 458 yılında Isauria Piskoposları'nın İmparator I. Leo'ya yazdıkları mektubu imzalar.
Olba'nın bilinen bir başka Piskoposu Theodorus (episcopus civitatis Olbeorum), yüz yetmiş piskoposun katıldığı III. Constantinopolis Konsili'ne (680-681) Olba temsilcisi olarak gider.
Olba Piskoposluğu VII. yüzyılda Constantinopolis Patrikhanesi'ne bağlanır ve bu durum X. yüzyılda kentin Antiochia (Antakya) Patrikhanesi'ne katılmasına kadar sürer.
Olba'nın Erken Hıristiyanlık döneminde son derece güçlü bir dinsel yaşam merkezi olduğu görülür. Kentte akropolisin doğusunda bulunan vadideki manastır ve kilise kalıntıları bunun iyi bir göstergesidir. Ayrıca Nymphaeum'la hemen karşılıklı olan yerleşimin en büyük kilisesi de bunu ispatlayacak kadar görkemlidir. Kilisenin bugün apsisinin bir bölümü ve çeşitli bölümlerine ait duvarları görülebilir. Duvarlar izlendiğinde yapıldığı dönemdeki görkemi anlaşılabilir.
Olba'da Hıristiyanlığa ait kalıntılar yalnızca bunlarla sınırlı değildir. Akropolis üzerinde yer alan ve kiliselere ait oldukları anlaşılan apsis kalıntıları, kapakları Haç kabartmalı lahitler, yine Şeytan Deresi Vadisi'nde yer alan kilise kalıntıları, manastır kompleksi ve bu kompleks içindeki kilise kalıntıları Olba Hıristiyanlığının ne denli güçlü olduğunu gösterir verilerdir. Bir dağ kenti yerleşimi için büyük bir manastır ve çok sayıda kiliselerin varlığı bunun önemli bir kanıtıdır.
Olba'nın arkeolojik açıdan bir başka önemli yönünü de nekropolis (mezarlık) alan oluşturur. Nekropolis, Olba'nın hemen her yerine dağılmış durumda lahitler ya da kaya mezarları gibi çeşitli tipte mezarlardan oluşur. Değişik dönemlere tarihlenen mezar yapıları arasında akropolisin batısında yer alan tapınak biçimli anıtsal mezar oldukça önemlidir. Benzerleri Kilikia'nın değişik yerlerinde bulunan mezarın bugün bir bölümü ayaktadır.
Yerleşimin kesin ve belirleyici bir nekropolis alanından söz etmek güç olmasına karşın akropolisin güneyinde en yoğun biçimde mezarların bulunduğu görülür. Yine de bu alanın hemen yanında bile bir villa rustica (kırsal bey evi) vardır.
Kaya mezarları arasında en dikkat çeken Ion ve Korinth tipi kabartmalı kaya mezarlarıdır. Bu mezar yapılarının dış kaya yüzeyleri Korinth ve Ion Tapınak biçimli kabartmalara sahiptir. Olba'daki lahitler içinde de görsel yönden son derece güzel kabartmalara sahip olan örnekler özellikle güney nekropolis alanı içinde ya da akropolisin değişik yerlerinde yer almaktadır.
Eylül 2004'de gerçekleştirilen çalışmalarımız aşağıda başlıklar altında gerçekleştirildi:
-Doğu Vadisi anıtsal mezar kompleksinin mimari belgeleme çalışmalarında, aynı alanda tonozlu bir mezar anıtı da saptandı. Çevresinde de çok sayıda lahit, niş ve sarnıç bulunmaktadır. Tonozlu mezar anıtı, Olba'da şimdiye dek bilinen mezar tiplerine bir yenisini eklemesi bakımından önem taşır.
- Olba nekropolis alanları Şeytanderesi vadisinde devam eder. Vadinin doğu yamacında, 2004 çalışmalarında kaya mezarı kompleksine rastlandı. Kaya biçimlendirilerek oluşturulan girişten ulaşılan, merkezi avlu çevresine yerleştirilen mezar odası ve lahitler kompleksin elemanlarıdır. Burada saptanan arkeolojik veriler, alanın biçimlendirme ve yapımının tamamlanmadığını göstermektedir.
- Doğu Tepesi nekropolisi çoğunlukla lahitlerden oluşur. Burada, chomasorium, sabit kaya lahitleri ve bağımsız olarak işlenen lahit tipleri görülmektedir. Aynı mezarlık alanında, Doğu vadisi girişine yakın tarafta iki adet arcosorium bulunmaktadır.
- Güney nekropolisi olarak bilinen alanda da aynı lahit tipleri izlenir. Burada yer yer kaya mezarları ve nişler de vardır. Olba'nın bilinen kaya anıtlarından biri olan ve iki askerin yer aldığı kabartma da güney nekropolisindedir. Ancak, anıt tahrip edilmiş, kabartmalı kısmı kırılarak, yere atılmış durumdadır. Kabartmanın kurtarılması için Silifke Müze Müdürlüğü ile ortak çalışmalarımız sürmektedir.
- Akropolisin tepe noktasında, podium üzerinden yükselen prostylos planlı, Korinth düzenindeki anıtsal Roma yapısı (tapınak) ile çevresindeki mimari çizim ve belgeleme çalışmaları da sürdürüldü.
Olba'da yapılan yüzey araştırmaları 2004 yılında dördüncü çalışma sezonunu bitirmiş bulunmaktadır. Önümüzdeki yıllarda daha geniş bir ekiple daha uzun süreli çalışmalar planlanmaktadır. Böylece bilimsel yayınlarda artış olacak, dolayısıyla bilim dünyası Olba'yı ve çevresini daha iyi tanıyacaktır.
Bilimsel yayınlardan başka internet sitemiz, çeşitli gazete ve dergilerde Olba araştırmalarının tanıtımına yönelik haberler, bu yıl ikincisini hazırladığımız Olba tanıtım broşürü, radyo konuşmaları, verilen konferanslar bölgenin genel tanıtımı için yararlı çalışmalar içinde sayılabilir.

Yard. Doç. Dr. Emel ERTEN - Okt. Murat ÖZYILDIRIM
olba@mersin.edu.tr

 
        mesaj kutusu  Konuk  Defteri     

arkeolojidunyasi@gmail.com

bana ulaşmak için yukardaki maili kullanın veya üzerine tıklayın