arkeoloji dunyası
2009 yılı Arkeoloji Haberleri

ARKEOLOJİ DÜNYASI

ARKEOLOJİ ETKİNLİKLERİ

ARKEOLOJİ BELGESELLERİ

ARKEOLOJİ HABERLERİ

arkeoloji haber arşivi

ARKEOLOJİ KAZI HABERLERİ

ARKEOLOJİ KAZILARI

 

ANTİK BÖLGELER

ANTİK KENTLER

HÖYÜKLER

ANADOLU UYGARLIKLARI

MÜZELER

TARİH ÇAĞLARI

MİTOLOJİ

Tanrılar-Tanrıçalar-Kahramanlar ve Atrübüleri

ARKEOLOJİ SÖZLÜĞÜ

ARKEOLOJİ MAKALELERİ

 

ARKEOLOJİ KİTAPLARI

ARKEOLOJİ GEZİLERİ

İST. ARK. MZ. SEMİNERİ

 

ARKEOLOJİ GEZİLERİM

ARKEO DOSTLAR

ARKEO İLGİNÇ

SÖZ SİZDE

MESAJINIZ VAR

YEREL ARAŞTIRMACILARIMIZ

ARKEOLOJİ HOCALARI

ARKEOLOJİ SİTELERİLİNKLERİ

 

 

 

Bathonea antik kenti, Amerikan Arkeoloji Enstitüsü’nün yayınında
16 Aralık 2009

Küçükçekmece’deki Bathonea antik kenti, Amerikan Arkeoloji Enstitüsü’nün yayınında, 2009’un dünyadaki en önemli keşifleri sıralamasında ilk 15 içinde yer aldı.
İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün açıklamasına göre, inceleme yapan enstitüden Dr. Mark Rose bir yazı kaleme aldı. Rose, Kocaeli Üniversitesi’nden Doç. Dr. Şengül Aydıngün başkanlığındaki kazıları hatırlattı. Rose, şöyle konuştu: “Küçükçekmece lagün gölünün hem kıyılarında hem de bizzat içinde kalıntılar var. Klasik dönem kalıntıları iki adet liman ve kilometrelerce uzanan sahil duvarlarını da içeriyor. Büyük olan liman, uzun dalgakıranı ve feneriyle milattan önce 4. yüzyıla tarihlenebilir. Önemli bir liman olduğu açık bir şekilde görülüyor. Daha sonraya tarihlenen kalıntılar arasında Helenistik çanak-çömlek parçaları da var. Milattan önce 2. yüzyıla ait Korint sütun başlığı ise bu döneme ait önemli bir binanın varlığına işaret ediyor. Çok etkileyici, geniş ve çok iyi döşenmiş bir Roma yolu da bulundu. Arkeologlar yolun, Roma imparatorluk yollarından ‘Via Egnetia’, yani imparatorluğun önemli arterlerinden biri olduğuna inanıyorlar.” Rose, bölgenin arkeolojik parka çevrilmesi gerektiğini de kaydetti. İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Emre Bilgili de “İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’na proje sunulmuş olup, ajansın bu doğrultuda karar almasını umuyor ve çalışmaların tekrar başlamasını arzuluyoruz” dedi. Kaynak: Milliyet

 

 

Homeros Vadisi’nde “Zaman Yolculuğu” 15 Aralık 2009

Bornova Belediyesi, İzmir’in ilk yerleşim yeri olan Yeşilova Höyüğü’nde devam eden kazı çalışmaları ve ‘Zaman Yolculuğu’ projesini, 2010-2011 yıllarında Homeros Vadisi’nde de uygulamaya hazırlanıyor.

Proje kapsamında usta edebiyatçı Homeros’un yaşadığı mağaralarda kazı çalışmaları yapılacak ve ‘Zaman Yolculuğu’ projesi uygulanacak. Bornova Belediye Başkanı Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, belediye ile “Sürdürülebilir Turizm” projesini yürüten İsveçli arkeologlar Ebbe Westergen ve Andreas Juhl ile birlikte Homeros’un yaşadığı vadideki mağaraları gezdi. Yeşilova Höyüğü’nde öğrenciler ve Kazı Başkanı Yard. Doç. Zafer Derin, Başkan Sındır ve beraberindeki arkeologlarla birlikte “Zaman Yolculuğu” projesini uyguladılar. Proje kapsamında O döneme ait kıyafetler giyen Başkan Sındır ve İsveçli konuklar, öğrencilerin odun ateşinde pişirdiği mercimek yemeğinden yiyerek, buğday ezip, ekmek yaptılar. Kaynak: Yeni Asır

 

 

 

Karkamış Antik Kenti mayınlardan temizleniyor
1 Aralık 2009

Sit alanı olan Karkamış Antik Kenti’nde mayınların temizlenmesinden sonra binlerce yıllık tarih, arkeolojik kazılarla gün ışığına çıkarılarak turizme kazandırılacak. Kazıları yapmak için şimdiden Japonya, İtalya ve ABD’deki üniversitelerden talep geldiği bildirildi.

Karkamış Antik Kenti, Gaziantep’in Karkamış ilçesi yakınında, Fırat Nehri’nin batı kıyısında, Türkiye-Suriye sınır hattında bulunuyor. Karkamış krallarından söz edilen ilk belgelerin MÖ 1700'lü yıllara ait olduğu sanılıyor. Karkamış’tan 1940'larda çıkarılan büyük taş bloklar üzerine yapılmış resmi ve dini konulu kabartmalar Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor.

 

 

TCF LOGO NEW

www.turkishculturalfoundation.org

 

22.11.2009

BASIN BÜLTENİ

 

 

"Senden Önce Anadolu" yayınlandı

 

Turkish Cultural Foundation'un sponsorluğuyla Türkçe serisi tamamlanan ve İngilizce'ye çevrilen "Senden Önce Anadolu" eğitim ve kültür serisi yayınlandı. Geçmişten bugüne Anadolu'daki tüm uygarlıkların anlatıldığı, çocuklara ve eğitmenlere yönelik 16 ciltten oluşan "Senden Önce Anadolu" eğitim seti Anadolu Medeniyetleri Muzesi'nin önderligi ve koordinasyonu ile gercekleştirildi.

 

Yayının tanıtımı, Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay'ın katılımı ve konuşmasıyla 23 Kasım Pazartesi günü saat 10:00'da Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde düzenlenecek bir basın toplantısı ve resepsiyonda yapılacak.

 

Kollektif bir çalışmanın ürünü olan "Senden Önce Anadolu" eğitim seti projesinin mimarı geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz merhum Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürü Hikmet Denizli idi. Projede çok sayıda müze uzmanı, bilim insanı, yazar, ressam ve tarasımcı görev aldı.

 

"Senden Önce Anadolu," ilköğretim çağındaki 7-12 yaş arası çocuklara ve onların eğitmenlerine yönelik eğlenceli, akılda kalıcı ve öğretici yöntemlerle Anadolu toprakları üzerinde yaşamış uygarlıklar ve yaşam biçimleri hakkında bilgi veren son derece önemli bir kültür ve eğitim yayını.

 

Kronolojik olarak hazırlanmış ciltlerde Anadolu uygarlıkları ve yaşam biçimleri güneş ve bir çocuk kahraman eşliğinde okurları geçmişe doğru bir yolculuğa çıkarmakta. Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenen ve arkeolojik kazılarda elde edilen eserleri tanıtmanın yanı sıra Anadolu'daki uygarlıkların yaşam alanlarını gösteren ve çok sayıda görsel malzemeyle desteklenen sayfalar, boyama, bulmaca ve interaktif tamamlamalarla son derece zengin bir anlatıma sahip.


Eğitim serisini oluşturan ve aşağıda isimleri belirtilen 16 cildi kapsayan çağlar ve uygarlıklar tematik bir biçimde işlenmekte:


1.Yontma Taş Çağı; 2. Yeni Taş Çağı; 3. Bakır Taş Çağı; 4. Eski Tunç Çağı; 5. Asur Ticaret Kolonileri Dönemi; 6. Hititler; 7. Geç Hititler; 8. Urartular; 9. Frigler; 10. Batı Anadolu Uygarlıkları; 11. Anadolu'da Helenistik Dönem; 12. Roma Dönemi; 13. Bizans Dönemi; 14. Selçuklu Dönemi; 15. Osmanlı Dönemi; 16.Cumhuriyet Dönemi ve Atatürk

 

"Senden Önce Anadolu" eğitim seti medeniyetler beşiği Anadolu'nun kültür zenginliğini ortaya koyan ve  Türkiye'nin tanıtımına katkı sağlayacak önemli bir eser. Eğitim seti, Anadolu Medeniyetleri Müzesi Mağazası'ndan ve online Türk Kültürü Mağazası'ndan (http://www.turkishcultureshop.org) temin edilebilir.

 


Bilgi                :  Hülya Yurtsever, 0212 297 4038, 0532 345 57 37, istanbul@turkishculture.org

 

Kampustan tarih çıktı
29 Ekim 2009

Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Kınıklı Kampusu’nda yapımına 2007’de başlanan 400 yataklı Eğitim Uygulama ve Araştırma Hastanesi inşaat alanında Roma dönemine ait 1900 yıllık mezarlar bulundu. Bölgenin koruma alanı ilan edilmesi gündeme geldi.

Denizli Müze Müdürü Hasan Hüseyin Baysal, jeoradar taramasıyla tarihi kalıntıların nereye kadar yayıldığını göreceklerini belirterek, “Değerlendirmeler yapıldıktan sonra bölgeyi sit alanı ilan edebiliriz. Ancak şu an için kazı çalışmaları hastanenin otopark alanında devam ediyor” dedi.Kaynak: Hürriyet

 

 

Ayasofya’da yıkım vakti
23 Ekim 2009

Ayasofya Müzesi alanındaki tescilsiz binalar yıkıldı.

Müze Başkanı Haluk Dursun, müze alanı içindeki tarihi özelliği bulunmayan binaların koruma kurullarının kararı doğrultusunda yıkıldığını açıkladı. Dursun, “Ayasofya, çok güzel fotoğraf veren tarihi bir mekan. Sonradan ortaya çıkan yapılar, Ayasofya’nın ana binasını kapatıyordu. Böylece, ana binayı tamamıyla fotoğraflama imkanı doğdu” dedi. Müze alanında Doğu Roma ve Osmanlı dönemine ait binaların yanı sıra, 1935’te Ayasofya müze olarak hizmet vermeye başladıktan sonra acil olarak yapılan binalar bulunuyordu. Kaynak: Radikal

 

 

Villamız tapınak manzaralıdır
11 Ekim 2007

Bodrum’daki villa inşaatında bulunup kaderine terk edilen tarihi eserler, ‘düz hale getirildi’. Bodrum Sualtı ve Arkeoloji Müzesi Yaşar Yıldız’ın talimatıyla Çarşı Mahallesi Mars Mabedi Caddesi’ndeki arsaya iki arkeolog gitti. İnşaat sahibi de eserleri molozların altından çıkarıp düzgün biçimde dizdi. Arkeologlar eserlerin çıktığı yerde Mars Tapınağı kazısı yapılması için proje hazırlandığını söylerken inşaat sahibi Rıza Kösem, “Dört villa bitince zaten ben de burda eserleri sergileyecektim” dedi. Kaynak: Radikal

 

 

 

 

Kibyra

5 Ekim 2009

Burdur Gölhisar ilçesindeki Kibyra Antik Kenti’nde bu sene gün yüzüne çıkan Medusa başı motifli döşemenin büyüklüğü ve renkli mermerlerden yapılmış olması bakımından dünyada tek olduğu bildirildi.
Döşeme ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Fahri Işık, “Medusa başı, Zeugma’nın Çingene kızı ve Ayasofya’nın meleği kadar önemli. Orkestra salonlarında mermer döşeme vardı. Ancak ilk defa resim olarak mermer döşemeye burada rastlanıldı.” dedi. Yrd. Doç. Dr. Şükrü Özüdoğru da “Yılanlardan oluşan saçlarıyla ve bakışlarıyla insanları taşa çevirdiğine inanılan Medusa başını görenler mitolojideki gibi taş kesiliyor.” diye konuştu.


 

 

Ege'de bir medeniyet yok olmuş

4 Kasım 2009
Bilim adamları, Ege Denizi'nde 3 bin yıl önce Thera yanardağının patlaması sonucu oluşan tsunaminin Ege kıyılarında kurulu olan Minoan uygarlığını tarihten sildiğini ortaya çıkardı. Ege Denizi'nde 3 bin yıl önce patlayan Santorini adasındaki volkanın bir medeniyeti ortadan kaldırdığı dev tsunami dalgalarının İsrail'e kadar ulaştığı ortaya çıktı. ABD'li ve İsrailli bilim adamlarının yaptığı araştırmaya göre dünyanın en büyük ve en yıkıcı volkan patlaması M.Ö. 1450 yılında Ege Denizi'nde yaşandı. Thera volkanının patlamasıyla gerçekleşen tsunami, Girit, Mısır, Kıbrıs, İsrail ve Türkiye'de yıkıcı sonuçlar doğurdu. Ege kıyılarında kurulu olan Minoan uygarlığı bu felaket sonrasında ortadan kayboldu. Patlamanın, dünyanın en büyük volkan felaketi olan Endonezya'daki Krakatoa volkanın felaketinden daha fazla olduğu belirtildi.

 

İznik Surları Turizme Açılıyor

13.10.2009
4 bin 970 metre uzunluğundaki surlar, hala ilk günkü görkemini koruyor.

Yapımına helenistik dönemde başlanan ve 4 bin 970 metre uzunluğundaki İznik Surları'nın turizme açılması için çalışmalar yapılıyor. Dünyada hiçbir yıkıntıya uğramadan tek parça halinde ayakta durabilen benzeri üç yapıdan biri olarak anılıyor. İznik Surları'nın dört ana kapısı var. Lefke Kapı, İstanbul Kapı, Yenişehir Kapı ve Göl Kapı. Surların, görkemli duruşu, Dünya Kaleli Kentler Birliğine üye ülkelerin uzmanlarını da kendine hayran bıraktı. Bursa Valiliği, surların çevresinde yapılacak bazı düzenlemelerin ardından Suriçi'nin turizme açılması için çalışmalar yürütüyor.

 

Lagina Kazısı Durduruldu
1 Ekim 2009

Muğla’nın Yatağan ilçesine bağlı Turgut beldesindeki Lagina antik kentinde, Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Tırpan başkanlığında yürütülen kazılar, Bakanlar Kurulu kararıyla durduruldu.
Kararın, İzmir’e tayin olan İl Kültür ve Turizm Müdürü Murat Süslü tarafından şikâyetleri içeren bir dosyanın müfettiş raporu ile bakanlığa gönderilme-sinin ardından alındığı öne sürüldü. Türkiye’deki 120 arkeolojik kazı bölgesi arasında 2008’de 2 bin 84 eser çıkartılarak birinci olan ve yılda ortalama 10 bin yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği antik kentte çalışmaların durması tepkiyle karşılandı. Yöre sakinleri, kararın turizme ihanet olduğunu öne sürerek antik kentte eylem yaptı. Alkışlı protestoya kazılarda çalışan 40 işçi ve aileleri de destek verdi.
Kaynak: Milliyet



 

 

Likya Antik Mezarı, restore edilerek, zamanın acımasız izlerinden arındırıldı.

23.09.2009
Türkiye'nin turizm alanında kullandığı belli başlı sembollerden biri olan, Demre'deki Likya Antik Mezarı, restore edilerek, yok olmaktan kurtarıldı.

Bugün artık denizin altında kalan Simena Antik Kenti'nin en önemli anıtları arasında yer alan ve Türkiye'nin yurt dışında tanıtıldığı filmlerde, kataloglarda, broşürlerde, posterlerde sıkça kullanılan Likya dönemi kral mezarlarından lahitteki çatlaklar, her geçen yıl artıyordu.

Lahitin batı ucundaki çatlağın her geçen yıl büyümesi ve genişlemesi üzerine Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın talimatıyla, lahit, Antalya Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Antalya Müze Müdürlüğü uzmanları tarafından restore edildi.

Uzmanlar, lahitin içine girerek, çatlakları kapattı.

Üçağız Köyü Muhtarı Salih Çan, mezarda oluşan çatlakların kendilerini üzdüğünü belirterek, ”Bakanımızın özel ilgisiyle, köyümüzün simgesi olan mezar restore edildi” dedi.

 

Ağrı'daLağım Kazarken Tarihi Eser Buldu

 

22.09.2009  

Ağrı'da evinin bahçesinde lağım çukuru kazan vatandaş, 146 parça tarihi eser buldu.
Merkeze bağlı Dönerdere köyünde M.K, evinin bahçesine lağım çukuru kazdığı sırada eski dönemlere ait olduğunu tahmin ettiği çok sayıda eserle karşılaştı.
M.K, toprak altından çıkardığı eserleri, Kültür ve Turizm İl Müdürlüğüne teslim etti.

Kültür ve Turizm İl Müdürlüğünde yapılan incelemede, eserlerin 122 adet boncuk, 1 demir parçası, 1 demir kargı ucu, Demir Çağına ait 15 seramik, Tunç Çağına ait 1 monokrom boyalı-bezeli seramik, Urartu dönemine ait 1 seramik, 4 parça madeni kap ve 1 cam bilezik olmak üzere 146 parçadan oluştuğu tespit edildi.

Paha biçilemez değerdeki tarihi eserlerin tutanakla teslim alındığını belirten Kültür ve Turizm İl Müdürü Muhsin Bulut, 146 parça eserin daha detaylı incelenmesi ve hangi döneme ait olduğunun tam olarak belirlenmesi için Erzurum Müzesi'ne gönderildiğini söyledi.

Gaziantep'teki antik kentte yapılacak kazılara Japonlar'dan sonra İtalyanlar da talip oldu.

13.09.2009


Gaziantep'in Karkamış ilçesindeki antik kentte yapılacak kazı çalışmalarına İtalya da talip oldu.

İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'nin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a bir mektup yazarak, kazı çalışmalarını İtalyan bir firmanın sponsorluk yoluyla yürütmek istediğini bildirdiği belirtildi.

Kazı çalışmalarına Japon Prensi Tomohito Mikasa da talip olmuştu.

 

 

Hitit Çalgıları Yeniden Can Buldu

Dünyada ilk kez gerçekleştirilen bir proje ile Hititlerin çalgıları, günümüzün müzik ailesine yeniden katılıyor.

16.09.2009

Hitit Güneşi başkente bu kez müzikle doğdu. Yaşadığımız toprakların eski sakinlerinden Hititler'in müzik aletleri yeniden can buldu. Hattuşa Orkestrası ile Hitit çalgıları üç bin 700 yıl sonra ilk kez ses verdi. Lir, çalpara, çömlek darbuka, çifte kaval… Bunlar, 3 bin 700 yıl önce Hititler'in kullandığı enstrümanlardan sadece birkaçı.

Şimdi dünyada ilk kez gerçekleştirilen bir proje ile Hititler'in çalgıları, günümüzün müzik ailesine yeniden katılıyor.
Geçmişin tınılarını bugüne taşıyan projenin adı ise Hattuşa…
Anadolu'da yaşamış olan Hititlerin, dünya kültür yaşamına sunduğu değerleri konu alan Hattuşa projesi ile Hitit çalgıları ölçümlenerek yeniden yapılandırıldı.
Hattuşa Projesi Yönetmeni Oğuz Elbaş, "Binlerce yıl sonra bizler hem Anadolu'da sürdürülen müzik gelenekleri hem de bunların inşasıyla o sesleri hayal ettiğimizi düşünürsek yeniden duyma imkanına kavuşacağız. " diye konuştu.

3 bin 700 yıl öncesine ait unutulmuş 11 Hitit çalgısı ses verdi.
Günümüze kalan bir Hitit eseri olmadığı için, kültürün yaşadığı Çorum ve çevresinin geleneksel müziği temel alındı. Ve bir eser bestelendi.

Türk, İtalyan, Macar ve Portekizli müzisyenlerden oluşan 'Hattuşa Orkestrası' 26 Eylül'de ODTÜ'de, 28 Eylül'de Hitit kalıntılarının bulunduğu Çorum'da ve 2 Ekim'de de Portekiz'de bir konser verecek.

 

Günay Demre’deki antik kentlerde inceleme yaptı

22 Eylül 2009

Bayram tatilini Demre’deki yazlığında geçiren Günay, yöredeki antik kentlerde inceleme yaptı. Günay, bu yıl ilk kez kazı çalışmaları başlatılan Andriake Liman Kenti’nde kazı ekibi başkanı Akdeniz Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik’ten bilgi aldı. Bakan Günay, kazı alanının yanı sıra, M.S. 130 yılında yapılan Granarium Hadriani (Buğday silosu, tahıl ambarı) inceledi. 65×32 metre ebadındaki 7 odadan oluşan Granarium’un duvarlarının tamamen sağlam olduğuna değinen Bakan Günay, yapının restorasyon planının kısa sürede yapılması gerektiğini belirtti.Bakan Günay, kazı alanında bulunan ve Noel Baba Müzesi’ndeki duvar resimlerinin restorasyonuyla ilgili 10 yıldır çalışma yürüten Arkeolog Restoratör Rıdvan İşler ile yapı ve neler yapılabileceği konusunda fikir alışverişinde bulundu. Günay, Andriake Liman Kenti’nde yaptığı açıklamada, Roma’dan daha eski dönemlere kadar uzanan bir yerleşim merkezi olan Myra’nın Likya Uygarlığı’nın başkentlerinden olduğunu hatırlattı.

Andriake Liman kentindeki Granarium’un, Roma Dönemi’nde tahıl ambarı veya malzeme ambarı olarak yapıldığını ve Roma Dönemi’nin en büyük ambarlardan olduğunu anlatan Bakan Günay, dünyadaki en büyük üç Granarium’dan birinin Kuzey Afrika’da, ikincisinin Kaş yakınlarındaki Patara’da, üçüncüsünün de Andriake Antik Kenti’nde olduğunu söyledi. Andirake’deki tahıl ambarının hala ayakta olduğuna işaret eden Günay, şunları kaydetti: ”Andriake Liman Kenti’ndeki Granarium’un duvarları ve kapıları ayakta, sadece çatısı eksik. Bu yapının varlığını yıllardan beri biliyordum. Ancak, sarmaşıklar ve toprak yığınları içinde kaybolup gitmişti. Geçen yıl burada bir çalışma başlatma kararı vermiştik. Bu yaz Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik başkanlığında bir ekip çalıştı. Kazı yapıldı. Bu muhteşem yapı ortaya çıktı. Çevresinde başka yapılar, pazar yeri, ibadet yerleri hepsi ortaya çıkıyor. Liman çevresinde yerleşim yerleri var. Arkadaşlarımla da konuşuyorum, benim düşüncem burayı bir Likya Uygarlığı Müzesi yapmak. Aynı zamanda bir açık hava müzesi ve bir kapalı müze olabilir. Böylece ilk defa bir Roma ambar yapısı içinde, bu bölgeye ait gerçek bir tarihi yapının içinde ilginç bir müze ortaya çıkacağını tahmin ediyorum. Zaten şu anda Noel Baba Müzesi ve Myra Antik Kenti’nin 500 bin ziyaretçisi var. İleride bu bölge bu yapının da müzeye dönüşmesi ve çevrenin arkeolojik park haline gelmesi ile sanırım Türkiye’nin kültür turizmi açısından çok önemli duraklarından biri olacaktır.” Günay ve beraberindekiler daha sonra Myra Antik Kenti’nde incelemeler yaptı. Burada yapılan kazı çalışmaları hakkında Prof. Dr. Çevik’ten bilgi alan Günay, Myra Antik Kenti’nde yapılacak kamulaştırma ve gelecek yıllarda yapılacak kazı çalışmaları hakkında görüş alışverişinde bulundu. Kaynak: Haberantalya.com

 

 

Roma İmparatorları Hadrian ile Marcus Aurelius'un sandıklarda muhafaza edilen heykelleri, Burdur'da düzenlenen teşhir salonunda sergilenecek.

12.09.2009

Burdur'un Ağlasun ilçesindeki Sagalassos Antik Kenti'nden çıkarılan Roma İmparatorları Hadrian ile Marcus Aurelius'un sandıklarda muhafaza edilen heykelleri, düzenlenen teşhir salonunda sergilenecek. Burdur Müzesi Müdürü Hacı Ali Ekinci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İmparator Hadrian'ın başı ve İmparator Marcus'un heykellerini sergilemek için müzedeki sergi salonunun bir bölümünü değiştireceklerini ifade etti. Projenin hazırlandığını bildiren Ekinci, yaklaşık bir ay içerisinde yapılacak çalışmalar için ödenek bulunduğunu kaydetti. Ekinci, eserlerin sandıktan kurtarılıp, sergilenmesinin Burdur ve Türkiye turizmine büyük katkı sağlayacağını belirtti. Öte yandan, İmparator Hadrian'ın başı, daha önce British Museum'da da sergilenmişti.

 

İzmir'de yılın ilk altı ayına ilişkin veriler 29 Eylül 2009
Yılın ilk altı ayına ilişkin istatistiki verilerde İzmir’deki müze ve ören yerlerini ziyaretçi sayıları;
Efes Antik Kenti 691 bin 985 ,
Efes Müzesi’ni 73 bin 116 kişi

St. Jean Kilisesi’ni 81 bin 624 kişi,
Yamaç Evleri’ni 26 bin 882 kişi gezdi
İzmir Arkeoloji Müzesi’ni 14 bin 591,
Tarih ve Sanat Müzesi’ni 12 bin 104,
Atatürk Müzesi’ni 18 bin 104,
Bergama Müzesi’ni 9 bin 212,
Çeşme Müzesi’ni 10 bin 831,
Agora’yı 19 bin 184,
Akropol’ü 85 bin 530,
Asklepion’u 53 bin 508,
Bazilika’yı 11 bin 730 kişi ziyaret etti.

 

Patara deniz fenerinin onarılmasını bekliyor

9 Ağustos 2009

Patara Kazı Başkanı Prof. Dr. Havva İşkan Işık, Roma İmparatoru Neron tarafından Patara Limanı’nda yaptırılan, bilinen en eski deniz fenerinin, restore edilmesi durumunda Antalya’nın simgesi olabileceğini söyledi.
Fenerin dünyada bilinen ayakta kalabilmiş en eski deniz feneri olduğunu vurgulayan Işık, tahmini yüksekliğinin 25-30 metre olduğunu ancak bu yüksekliğin 11 metresinin ortaya çıkarıldığını kaydetti.

Işık, ”Patara Deniz Feneri, dünyada ayağa kaldırılabilecek, restore edilebilecek tek antik deniz feneri konumunda. Ancak bunun için 800 bin TL gerekiyor” diye konuştu.Kaynak: Haber Antalya

Antik Neron Deniz Feneri kurtuluyor
1 Ekim 2009

Akdeniz Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Havva İşkan Işık’ın başkanlığında 2005-2006 yılları arasında sürdürülen kazılarda, yüksekliği 25-30 metre tahmin edilen fenerin 11 metrelik bölümü ortaya çıkarılmıştı. Bölgeyi geçen hafta ziyaret eden Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, M.S. 64-65 yılında yapılan ve dünyada ayakta kalan tek deniz feneri olma özelliği taşıyan antik fenerin restorasyonu için 800 bin TL kaynak ayrıldığını açıkladı. Günay, “800 bin TL’lik ödenek yetmezse, ek kaynak da sağlanacaktır. Neron Deniz Feneri, çok kısa sürede ayağa kaldırılacaktır” dedi.

Kaynak: Milliyet



 

Batıktan çıkan dev sütunlar dikildi
13 Ağustos 2009

İzmir’in Seferihisar ilçesine bağlı Kızılburun mevkiinde M.Ö. 1'inci yüzyılda batan gemiden çıkarılan dev mermer sütunlar, TIR’a yüklenerek Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’ne getirildi.
Mermer sütunlar, İzmir Menderes’teki Klaros antik kentinde bulunan Apollon Tapınağı’nın inşasında kullanılmak üzere Marmara Adası’ndan yola çıkmıştı. Gemi batınca tam 2 bin 100 yıl boyunca, denizin dibinde kalan sütunlar, 2006 yılında çıkarılıp koruma altına alındı. Sütunlardan üçü dün temizleme ve koruma işleminden geçirilmek üzere Bodrum Sualtı Arkeloji Müzesi’ne getirildi. Çeşme ’den TIR ile getirilen her biri 6-7 tonluk dev eserlerin vinçlerle indirilişini turistler de ilgiyle izledi.
Kızılburun batığında yapılan çalışmalar sırasında mezar stelleri, mermer sunu kapları, mermer levhalar, Hermes heykelciği, kurşundan imal edilmiş çıpa, derinlik ölçmek için kullanılan iskandil ve çeşitli amforalar bulunmuş ve Çeşme Müzesi’nde koruma altına alınmıştı.Kaynak: Radikal

 

 

PATARA Parlemantosu 2 bin 300 yıl sonra açılıyor
30 Temmuz 2009

Likya Birliği’nin yönetildiği Patara Parlamentosu, 21. yüzyılın parlamenterlerini ağırlayacak. 2 bin 300 yıllık birlik, ABD’nin federatif yapısına ilham vermişti.

Likya,İnsanlık tarihinin ilk demokratik parlamentosu, 2 bin 300 yıl sonra yeniden toplanacak. Patara Parlamentosu, gelecek yıl, dünyanın dört bir yanından meclis başkanlarını taş merdivenlerinde ağırlayacak.

Muğla’nın Kaş ilçesi Kalkan beldesi yakınlarında olan Patara Parlemento’sunda hummalı bir faaliyet var. TBMM Başkanlığı’na devredilen Likya Birliği Patara Parlamentosu binasının 2010 yılında Dünya Meclis Başkanları Büyük Toplantısı’na ev sahipliği yapması hedefleniyor.

Bunun için ortalığa saçılmış 7 bini aşkın taş blok tek tek taranarak kullanıma hazır hale getiriliyor.

Patara Kazı Başkanı Prof. Dr. Havva İşkan Işık, “Likya Birliği Meclis Binası’nın ilk etap restorasyonu yıl sonuna kadar sürecek. Binada statik açıdan sorunlu bölgeler de sağlamlaştırılacak” dedi.

‘Antik çağların en mükemmel demokrasisi’ olarak nitelendirilen Likya Birliği, günümüzün Teke Yarımadası’na yayılmış 23 kent devletinden oluşuyordu. Sonra bu sayı 30’a kadar çıktı.

Antik çağda Atina Birliği’nde meclis başkanları ömür boyu görevde kalma hakkına sahipken Likya Birliği/Patara Parlamentosu’nda Meclis Başkanı her yıl yeniden ve farklı kentten seçiliyor ve meclisteki yöneticilerle, milletvekilleri daha çok sivillerden oluşuyordu. Meclis binasında 1455 koltuk bulunuyordu ve kadınlar o zaman Meclis Başkanlığı yapmışlardı.

Likya Birliği’ne bağlı kentler önemlerine göre meclise bir, iki ya da üç temsilci gönderiyorlardı. Örneğin Patara’nın üç temsilcisi vardı. M.Ö. 2. yüzyılda inşa edilen Parlamento binası yüzyıllarca kullanıldı. Sonra kumlara gömüldü. ABD’nin kuruluş aşamasında eyalet sistemi tasarlanırken, Likya Birliği yasalarından da yararlanılmıştı. Ünlü Fransız düşünür Montesquieu, “Eğer mükemmel bir cumhuriyet örneği vermem gerekirse Likya’yı gösteririm” derken, Atinalı İsokrates, “Likyalılara hiçbir zaman hiç kimse bey olamadı” sözleriyle bu demokratik birliğe işaret etmişti.
Kaynak: Radikal

 

 

 

OSMANİYE YÜZEY ARAŞTIRMALARI

Osmaniye’nin Toprakkale ilçesine bağlı Tüysüz beldesinde, Roma döneminden kalma 100 haneden oluşan ve yaklaşık bin kişinin yaşadığı tahmin edilen antik kent bulundu.

Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Fisun Tülek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Osmaniye’de, arkeolojik ve kültür varlıkları envanteri çıkarmak üzere 2005 yılında çalışma başlattıklarını, 6 mimarlık, 6 arkeoloji bölümü öğrencisi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı temsilcisi ile bölgede yüzey araştırması yaptıklarını söyledi.

Tülek, çalışmalar kapsamında Deli Halil Tepesi’nde, jeolojik coğrafyada ”Deli Halil Formasyonu” olarak geçen, doğu kısmı 1,5 dönüm, batı kısmı ise 4,5 dönümlük volkanik formasyonda, yaklaşık 100 haneden oluşan ve bin kişinin yaşadığı tahmin edilen bir antik kent bulduklarını kaydetti.

Antik kentin milattan sonra 4 ve 7. yüzyıla ait olduğunu tahmin ettiklerini belirten Tülek, ”Kentin doğu kısmında şu ana kadar 44, batı kısmında 13 sarnıç, kilit ve kemer taşları, tapınak ev, bir çok sokak ve teras konutlar, duvarları 70-80 santim genişliğinde yapılar, içerisinde küpler olan yuvarlak tahıl ambarları tespit ettik” dedi.

Zeytinyağı üretmişler

Doğu Mahallesi Kısık Boğazı’na, batı mahallesi de İskenderun Körfezi’ne tamamen hakim olan antik kentin yerleşim yerinin stratejik önemi olduğunu vurgulayan Tülek, 8-10 metre boyutlarda, dikdörtgen yapılar içerisinde ”göbek taşı” denilen zeytin ezme taşları ve sistemlerinin bulunduğunu kaydetti.

Depoların zeytin yağı üretiminde kullanıldığını düşündüklerini söyleyen Tülek, ”Zeytin yağı üretiminde bölgede milattan sonra 4. yüzyıldan 7. yüzyıla kadar büyük gelişme yaşandı. Çukurova’da yaşayanlar, bu yüzyıllar arasında zeytin yağı üretip, bölgede depoladıktan sonra 300 yıl bu yolu kullanarak zeytin yağı satmışlar” diye konuştu.
1 Temmuz 2009

 

YAZILIKAYA İMDAT DİYOR!

17 Haziran 2009

Eskişehir-Çifteler-Yazılıkaya Köyü'nde bulunan Midas Antik Kentinin ünlü Yazılıkaya Anıtı alarm verdi. ‘Dağlık Frigya’ bölgesinde bulunan 2 bin 800 yıllık anıttaki çatlak ve kopmalar korkutuyor.
Anadolu Üniversitesi’nden Doç. Dr. Taciser Sivas, “Çatlaklar büyüyor. Kapsamlı bir restorasyon çalışması gerekiyor” diye uyardı.17 metrelik anıttaki Frig dilindeki yazılarsa hâlâ çözülemedi. Doç. Sivas, “Pek çok bilim adamı yazılar üzerinde inceleme, araştırma yaptı. Sadece Kral Midas, Matar (ana tanrıçanın adı), büyük kral gibi birkaç kelime anlaşılabildi. Yazıların sırrını çözmek için çalışmalar devam ediyor” dedi.


 

Kaçak kazıda 2 bin yıllık tarih çıktı
12 Haziran 2009

Tokat’ın Turhal ilçesinde izinsiz yapılan kazı, yaklaşık 2 bin yıllık tarihi günışığına çıkardı. Jandarma ekipleri, kazı yapılan Gümüştop Köyü Karşılar Mahallesi’nde 3 kişiyi suçüstü yakaladı. Zanlılar gözaltına alındı. Bölgede inceleme yapan Tokat Müze Müdürlüğü ekipleri, milattan önce 2 ve 6. yüzyıllar arasına ait zemini mozaikle kaplı mekanlar ve mezar yerleri buldu. Tarihi kalıntıların üzeri naylonla örtüldü. Koruma altına alınan alanda kazı çalışması başlatılacak.

 

 

MYRA

21 Mart 2009
Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik’in tarih boyunca Ön Asya’nın en büyük metropollerinden olup alüvyonların altında kalan Myra (Demre) antik kentini ortaya çıkarmak amacıyla yaptığı kazı başvurusu, bakanlık tarafından onaylandı. Çevik şunları söyledi: “Myra, klasik dönemden beri çok önemli metropol bir kent olmuş. Güçlü ve yoğun alüvyon taşıyan sular kenti toprak altında bırakmış. Bu kazı ile Noel Baba Müzesi, Myra mezarları ve antik tiyatrosu ile yılda 500 bin turist çeken Demre, turizm kapasitesini de çok artıracak.”

 

Antik Knidos Kenti kazısı iptal edildi
6 Mart 2009

Muğla Kültür ve Turizm Müdürü Murat Süslü, Datça ilçesindeki Antik Knidos kentindeki kazı çalışması, müfettiş kararıyla iptal edildi. Kazı alanında eski eser tahribatı söz konusuydu. Antik köprü evine kazı evi yapılması girişimi, kurul onayına aykırı olarak restorasyon yapma, eser güvenliğinin sağlanamaması gibi nedenlerle kazı iptal oldu.”

 

 

  İNSANOĞLUNUN  İZLERİ  ÜZERİNDEN  YÜRÜRKEN

"İnsan medeniyetleri yolunda" belgesel dizisi fotoğrafları, bu yolu Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın davetiyesi üzerine devam ettirmektedir. Mesopotanya ardından Dodofilm ekibi, gerekli araştırmaları gerçekleştirmek, ayrıca Bulgaristan'daki ve dünyaki seyirci kitlesine, Van göl suları yakınlarında İ. Ö. I. binin başlarında, hakkında kısıtlı bilgiler mevcut, Türkiye'nin Doğusundaki dağ kayaları arasında 2000 metrelik yükseklikte barınan ve altın çağ dönemini yaşayan, Urartu Krallığı'nı tanıtmak amacıyla   2400 km Doğu'ya hareket etti. Urartu Krallığı'ndan günümüze dek taşınan sanat eserleri epey azdır, bunlardan ikisi Londrada'ki British Museum ve daha birkaçı da Ankara ve İstanbul müzelerinde  korunmaktadır. Ancak sözkonusu kadim Krallığı hakkında o ilgi çekici tarihi, bizim ekibimizin çekimleri ayrıntılı bir şekilde canlandıracaktır.
Belgesel dizisinde film yapımcısı Stiliyan İVANOV, İ. Ö. IX. binin başlarından mağara resimlerini, tapınaklarını ve hatta bu döneme ait oyuncakları da görüntüleyecektir. Belki burada belki de en göz alıcı eser ise aslanlarla çevrili doğum yapan Tanrıça Ana heykelidir.
Ekimizin yolu, eski Hititler Krallığını barındıran Anadolu'nun ortasından geçmektedir. İ. Ö. II. binde, altın çağ dönemini yaşayan sözkonusu Kral'lık, kadim Mısır'ın güşlü ordusuna karşı koyup, Asur devleti ve Babilonya ile savaş yürütmektedir.    Ve bizlere, sfinks ve aslanlarla süslenmiş muhteşem kapıları, ayrıca açık sema altında bulunan ve kadim Anatolian Tanrılarını ve kahramanlarını simgeleyen şekillendirilmiş taş oluşumlarını,  miras bırakmıştır.
İ. Ö. I. binin başlarındaki Frigya Uygarlığı hakkındaki Kameraman Miroslav EVDOSİEV'in görüntülerü, bizleri başka bir dünyaca ünlü mekana, yani Frigyalıların başkenti Gordion'a  taşımaktadır. Öte yandan da burası, dünya hükümdarının gelişi için Peygamberlerin tahminlerini gerçeğe dönüştüren Aleksandır Makedonski'nin "Gordius düğmüğünü" yardığı yerdir.
Yöre, Kral Midas'ın Türbesi'nin bulunduğu yerle de meşhurdur. Türbenin içi, belgesel film çekimleri için özel olarak açıldı.
Asırlar ve medeniyetler dönemi üzerinde yolumuza devam ederek, Nemrut  Dağı'nın ismini anmadan geçemeyeceğiz. Bu dağın 2150 metrelik yüksekliğinde, çağların en ünlü türbelerinden biri olan I. Antiyoh'un mezarı bulunmaktadır ve günümüzde etrafına yayılmış ve taştan yapılmış büyük kafataslarıyla ilgimizi çekmektedir.
Ve Bulgar Belgesel Film ekibi, günümüz Türkiye topraklarında daha bir sansasyona rastladı. Bu da eski çağlardan günümüze dek en ünlü insanı ve Tanrı'yı, İsa'yı kastediyor. Belki Meryem Ana'nın evi hakkında herkes bilgiye sahiptir, Sent Nikola ve Apostol Pavle'nin de bu topraklarda doğmuş olduklarını bilir, ancak İsa'nın tam hangi dilde dua ettiğiğinin günümüzde de belgeselde duyulacağını bilen sanırız ki yoktur. Evet, evet! Tanrı oğlunun sözde ölü dili sayılı haftalar sonra, duyulacaktır. Çünkü Bulgaristan'dan 2000'i aşkın kilometreden uzaklıkta bulunan Mardin şehri yakınlarındaki bir manastırda ayinler Aramice/Aramca okunur.
Kapadokya kumsalındaki peribacaları ve kayaları, ülkelerin tarihlerine ve insanların tutkularına günümüzde gururla göğüs germektedir. Bir zamanlar kadim kültürleri, ardından ise hıristiyan kiliselerini barındıran kaya taşı oluşumları, çağdaş dünyamızda tabiatın ustalığının asırlar boyunca aşılamadığın bir göstergesidir. Yapımcı Stiliyan İVANOV, "İnsan medeniyetleri yolunda" belgesel hikayesinde, bu asırlar boyunca yolu ölçme denemesinde bulunmaktadır.
Sonuçta şunları söyleyebiliriz ki, dünyanın diğer bölgelerinden en fazla Anadolu toprakları,  İ. Ö. IX. binden günümüze dek insanın kat etmiş olduğu büyük sırları gizlemektedir.  Bu sırları, TVART TV Kanalı, artık uğurlayacağımız yılın son günlerinde Bulagaristan'a ve dünyaya  anlatacaktır.


E-mail: press@tvart.info
www.dodofilm.net
www.tvart.info  

2008 yıl Müze ve Ören yeri ziyaretçi sayısı

Liderler; Topkapı Sarayı, Ayasofya, Efes,


Müze ve ören yeri ziyaretçi sayısı geçen yıl 22 milyona, elde edilen gelir 116 milyon TL'ye çıktı.

Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğünden alınan bilgiye göre, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı müze ve ören yerlerini geçen yıl toplam 22 milyon 662 bin 590 kişi ziyaret etti. Ziyaretçi sayısı 2007 yılında 19 milyon 87 bin 633 kişiydi.

Türkiye'nin en fazla gezilen ilk üç müzesi yine değişmedi. Ancak, en çok gezilen müzeler sıralamasında önceki yıl birinciliği alan Ayasofya, bu yıl yerini Topkapı Sarayı'na bıraktı.

Buna göre, geçen yıl, Osmanlı'nın görkemiyle sadeliği birleştiren, içinde birçok nadide eseri barındıran Topkapı Sarayı'nı 2 milyon 526 bin 251; sanat tarihi ve mimarlıkta baş yapıtlar arasında yer alan Ayasofya Müzesi'ni 2 milyon 206 bin 968 kişi gezdi.

Mevlana Müzesi, üçüncülüğü aldı. Müzeyi, toplam 1 milyon 584 bin 170 kişi ziyaret etti.

Hacıbektaş ve Noel Baba'ya Yoğun İlgi
Turistler, "üç büyükler"den sonra en çok Hacıbektaş, Noel Baba ve İstanbul Arkeoloji müzelerine ilgi gösterdi. Hacıbektaş Müzesi'ni geçen yıl 663 bin 166 kişi ziyaret etti.

Noel Baba'nın müzesini 484 bin 447,
İstanbul Arkeoloji Müzesi 362 bin 744 ziyaretçi çekti.

En fazla ziyaretçi alan diğer müzeler ise şöyle:

Müze Toplam Kişi
---------------- -----------
-Alanya Kalesi 325 bin 985
-Anadolu Med. M. 289 bin 752
-Milet Müzesi 260 bin 899
-Bodrum Su Altı M. 207 bin 414
-Gaziantep Müzesi 203 bin 198

Efes Yine Gözde
Bakanlığa bağlı en çok ziyaret edilen ören yerleri arasında ilk üç sırayı Efes, Hierapolis ve Göreme aldı. Efes'i geçen yıl yerli ve yabancı 1 milyon 678 bin 756 kişi gördü.

Pamukkale'nin hemen yanındaki Hierapolis antik kenti, gladyatörlerin dövüştüğü tiyatrosu, şehrin giriş kalıntıları ve antik hamamıyla her yıl birçok turisti ağırlıyor. Bu tarihi mekanı da geçen yıl 1 milyon 231 bin 89 kişi gezdi.

Göreme Açık Hava Müzesi ise 656 bin 804 ziyaretçi çekti.

Ayrıca, Kaş-Finike arasındaki çarpıcı kaya mezarlarıyla ünlü Myra'yı geçen yıl 490 bin 606; Anadolu'daki Roma tiyatrolarının sahnesiyle günümüze ulaşabilen en eski ve sağlam bir örneği Aspendos'u 373 bin 604 kişi ziyaret etti.

Öte yandan, İshak Paşa Sarayı 134 bin 348, St. Jean Anıtı ise 261 bin 25 ziyaretçi sayısıyla en fazla gezilen yerler arasına girdi.

Gelirde İlk Üç
Kültür ve Turizm Bakanlığının müze ve ören yerlerindeki bilet gelirlerinden yüzü güldü.

Buna göre, Topkapı Sarayı'ndan 22 milyon 305 bin 337 TL, Ayasofya Müzesi'nden 21 milyon 81 bin 410 TL gelir elde edildi. Hierapolis Ören Yeri'nden 14 milyon 314 bin 640, Efes'ten 12 milyon 769 bin 459 TL, Göreme'den 3 milyon 539 bin 666 TL, Aspendos'tan 2 milyon 239 bin 410 TL, Mevlana Müzesi'nden 1 milyon 920 bin 727 TL gelir sağlandı.

Ayrıca, Noel Baba, İstanbul Arkeoloji, Anadolu Medeniyetleri, Bodrum Sualtı gibi müzeler ile Myra, Troia, Perge ve Akropol gibi ören yerleri 1'er milyon TL'yi aşkın gelir bıraktı.
19/1/2009 .

Ayasofya Müzesi'ndeki İskele Sökülüyor

Ana kubbenin altında 16 yıldır bulunan inşaat iskelesi, sökülüyor. Böylece müze daha rahat gezilebilecek.
Müze içindeki dev iskelenin sökümü 12 günde tamamlanacak. Ayasofya Müzesi'nin restorasyon çalışmaları ise 8 ay daha sürecek.18.01.2009

Piri Reis'in Haritaları Sergide

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından İnciraltı'nda müze haline dönüştürülen Ege Müze Gemisi'nde "Piri Reis ve Deniz Haritacılığı Sergisi" açıldı.

Piri Reis, 1513-1528 yılları arasında hazırladığı haritalarda Amerika kıtasını bile ayrıntılarıyla göstermişti.

Deniz Kurmay Kıdemli Albay Osman Topallar, yaptığı açıklamada, serginin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından denizciliğin tanıtılması, sevdirilmesi ve yaygınlaştırılması amacıyla düzenlendiğini, Piri Reis gibi Türk denizciliğinin öncülerinin eserlerinin burada bulunduğunu anlattı.

Piri Reis'in haritaları hazırlarken kullandığı araç gereçlerin örnekleri de sergide yer aldı.

Ege Müze Gemisi'ndeki "Piri Reis ve Deniz Haritacılığı" sergisi 27 Şubat'a kadar gezilebilir. 13.01.2009

 

 

 

Almanya'nın Bremen kentinde 2002 yılında ele geçirilen değişik dönemlere ait eserler ve sikkeler 6 yıllık uğraş sonucu Türkiye'ye getirildi.

Eserlerin yeni mekanı ise Anadolu Medeniyetleri Müzesi oldu.

Almanya'nın Bremen kentindeki bitpazarında 2002 yılında bir Türk vatandaşı tarafından satılmaya çalışılan eserler, Alman İnterpolü tarafından ele geçirilmişti. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Anadolu kökenli oldukları tespit edilen bu varlıkların iadesi için girişimde bulundu. Başlatılan hukuk savaşı kazanıldı ve eserlerin Türkiye'ye iadesi sağlandı. 21.01.2009


Antalya tarihini 100 yıl öne çekti
10 Şubat 2009

Doğu Garajı semtindeki halk pazarının yıkılmasının ardından, yapımına başlanan çok katlı iş merkezinin inşaat kazısı sırasında ortaya çıkan antik kentte kazı çalışmaları sürüyor.

Antalya Müzesi Müdürü ve Nekropol Kurtarma Kazısı Başkanı Selahattin Aksu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Doğu Garajı’nda geçen yıl mart ayında tesadüfen ortaya çıkan Attaleia Antik Kenti’ndeki kazıların haziran ayının başında tamamlanmasını beklediklerini söyledi.

Kazı başlayana kadar Antalya’nın tarihinin milattan önce 2. yüzyılda başladığının bilindiğini ifade eden Aksu, kazılarla elde edilen buluntularla birlikte Antalya tarihin milattan önce 3. yüzyıla çekildiğini kaydetti.
Aksu, ”Yani Antalya tarihi bir yüzyıl daha geriye gitti. Antalya’nın en büyük nekropollerinden biri burada ortaya çıktı. Kazı bölgesinin bazı bölümlerinde 5-6 mezar yan yana dizili ve etrafı küçük bir duvarla çevrili. Kimi mezarlar kayaya oyularak, kimi oda, kimi de kayalara oyulup üstüne lahit kapakları konulmuş olarak bulunuldu” dedi.
Selahattin Aksu, Doğu Garajı kazısının bitimiyle müzede, bu kazıdan çıkarılan eserlere ait bir salon açmayı düşündüklerini kaydetti.

Kazı Alanı Sorumlusu Arkeolog Aynur Tosun da 8 aylık çalışmada 361 mezarı gün ışığına çıkardıklarını bildirdi. Bu kazıyla çok önemli bulgulara rastladıklarını ifade eden Tosun, mezarlarda çoklu gömü yapıldığını tespit ettiklerini açıkladı.

Tosun, ”Aynı zamanda iskeletlerin yanında ölü hediyeleri olarak bırakılmış cam ve pişmiş toprak koku şişeleri ile kişisel eşyalara da rastladık. Bu mezarlarda aynı zamanda çok sayıda sikkeler bulundu. Bu sikkeler, dönemi kesin tarihlememiz açısından çok yardımcı oluyor” diye konuştu.
Mezarlıklar sayesinde bu dönemde bölgede yaşayan insanların ne tür hastalıklar geçirmiş olduklarını, yaşlarını ve beslenme şekillerini öğrenmenin mümkün olduğuna işaret eden Tosun, şöyle devam etti:

”Mezarlarda sürüngen hayvanların, kuşların kemikleri, yengeç ve midye kabukları, zeytin çekirdekleri gibi bulgular da elde ettik. Bunlar bize o dönem insanlarının sosyo-kültürel yaşamlarıyla ilgili önemli ip uçları veriyor. Mezarlar dışında antik yol güzergahlarına rastladık. O dönemde kullanılan yük araçlarının tekerlek izleri, ana kaya üzerinde yoğun bir şekilde görülüyor. Bazı yollar belirli noktalarda çakışarak kavşak görüntüsü oluşturuyor.”
Tosun, mezar tipolojisi olarak da çok çeşitli mezarlara rastladıklarını bildirdi. Dört mezarda lahit kapakları olduğunu ifade eden Aynur Tosun, epigrafi çalışmaları neticesinde iki mezarın dönemin en zengin ve güçlü ailelerinden olan Kalpournius ailesinden iki kişiye ait olduğunu tespit ettiklerini kaydetti.
Kaynak: Haber Antalya

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 
        mesaj kutusu  Konuk  Defteri     

arkeolojidunyasi@gmail.com

bana ulaşmak için yukardaki maili kullanın veya üzerine tıklayın